acı

16 Ara 2007

1. Beden acıdır çünkü acının mekânıdır; duyular, [duyu] nesneleri, algılar acıdırlar; çünkü insanı acıya sürüklerler; zevk bile bir acıdır; çünkü onu acı izler. Brahmancılık’ta ve hinduizm’de ve budacılık’ta öğretiler, spekülasyonlar, meditasyon yöntemleri ve soteriyolejik teknikler varlık nedenlerini bu evrensel acıda bulurlar çünkü insanı ‘acı’dan kurtardıkları ölçüde değer kazanırlar.

2. Ve aşk cennete de cehenneme de gülümser der, Baudelaire.

3. Hz. Muhammet, benim bildiğimi bilseydiniz daha az güler daha çok ağlardınız, demiş, dünyayı çürüyen bir ceset olarak betimlemiştir.

4. İslam tasavvufu, tanrı’da yok olma arzusuyla yola çıkan dervişi, önce nefsiyle hesaplaşmaya çağırır. Çille; eziyet, sıkıntı, dünyaya ait her şeyden el çekerek bir yere kapanıp 40 günlük nefes terbiyesi ve ibadet faaliyetinde bulunmak anlamına gelir. Sözcüğün Farsça “çihle” (40 günlük mühdet)’den geldiği ileri sürülmüştür. Çille-i ma’kuse diye isimlendirilen bir çille tekniğinde zahit, bir kuyuya baş aşağı sarkıtılmış halde çile çıkarırdı.

5. Şair durumundan memnun değildir, hatta kederlidir. Ama bu kederin nedeni rutinselliktir. Çünkü rutine girmiş olmak, kişinin kendi düşüncelerini feda etmiş, iğrenme yetisini kaybetmiş olması anlamına gelir. Ve bu da kişiyi kedere boğar. Diyor Walter Benjamin Kastner diye bir şaire yönelik eleştirisinde.

6. Doğuştan getirdiğimiz tek bir kusur var: Hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimize inanıyoruz. .. Bu kusurumuzu gidermedikçe…. Dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer gibi görünecektir. Çünkü her adımımızda, ister büyük, ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, insanların mutlu bir yaşam sürdürmelerine olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız… İşte bu yüzden neredeyse bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür, diyor Schopenhauer…

7. İnsanlar akılsızlıkları yüzünden alınlarında yazılı olandan daha çok acı çekerler, diyerek durum pek net bir noktadan tasvir ediyor Platon.

8. Üç ay önce ölen annesinin çiçeklerini sulamaya devam eden Umur Talu…

Share on :

1 yorum:

endiseliperi dedi ki...

pek böyle konuşma geçmez aramızda ama geçen gün kahvaltıda bora yörsan'ın kaymağının tazeliğini uzun süre koruduğu için takdir edip, hep yörsan alalım, dedi. ben de o tazeliği sağlamak için kimbilir içine hangi katkı maddeleri koyuyorlardır, dedim kendime gıcık olarak.

(evet, kendime gıcık oldum: çünkü böyle hap cümleciklerden nasıl hoşlanmıyorum, anlatamam! organik, katkısız gibi lafların ifade ettikleri şeyler çok kıymetli de kendileri bir süre sonra sinir bir ezbere dönüşüyorlar. ne durumda kimin ne diyeceğini biliyorsunuz artık. ben derin derin nefes alıyorum o cümleler bitinceye kadar. el değmeden, organik, katkısız cümleleri ardarda geldiğinde elime bir tabanca alıp her şeyi ama her şeyi ile yaşamayı eziyete dönüştüren bu paranoyaklaşma haline de bir son vermek istiyorum ayrıca, salkım domateslerden, soya kavanozuna, omega 3 ve ginko bloba haplarına ta ta ta taaaa

:)ıyk!

yani hayat hakkında bir soyutlama yapmaya, ruhunun yükselmesine, ufkunun genişlemesine, ciğerlerini rahatça nefesle doldurmaya sıra gelmeyecek midene giren şeyin seni öldürecek şey olduğunu düşünüp endişelenmekten, ya. ne bu yaa!

:)pardon erhan bey ben biraz daha sinirimi boşaltıp gideceğim.)

neyse esas sohbete geliyorum,
çünkü ben yerel markalı ve tazeliğini çabuk yitiren kaymak tercih ediyorum. bir margarinmiş duygusu veren yörsan'ın kaymağını ise hiç sevmiyorum. sanki antibiyotik kokusu alacakmışım gibi geliyor. ayrıca kaymak filan da pek yemiyorum ama, olsun, konuşuyorz işte. sizin şu yörsan haberini görünce de sevindim sanki biraz. yemeyip içmeyip bora'ya dedim ki, artık yörsan filan almak yok, yaptıklarını yanlarına bırakmayacağız!

:)yörsan bu kadar.

alıntılar nefis. en çok da schopenhauer'un ki. bence de ana yaşam nedeni olarak gördüğümüz şu yapış yapış, ne olduğu belirsiz mutluluk beklentisine bir son vermek gerek. ve ayrıca akıllıca davranıp, alnımızda yazılandan da daha fazla acı çekmemeliyiz. yahu hayat dediğimiz yaşadığımız şey işte, başka bir şey değil. benim hayatım olması gerektiği gibi olan bu şey, herkesin ki öyle. bazı tuhaf şanssızlıklar ve daha da tuhaf şanslar olmuyor değil... ama bir felsefe öğretmenine yazacağım yorumda da ancak buraya kadar saçmalama sınırı koyuyorum kendime.

:)stop!

 
Copyright © 2015 benhayattayken
Distributed By My Blogger Themes | Design By Herdiansyah Hamzah