"Saray nakkaşları halkla, sıradan insanlarla ve toplumun günlük yaşamıyla ilgilenmemişlerdir. Ev içinde aile yaşamı nasıldı, sokakta nasıl davrandırdı? Sokak satıcıları nasıldı? Evlerin içi, çarşılar, kervansarayların içi, hamamlar, özel eğlentiler, din enceler gibi konulara yer verilmemiştir. 17. yüzyılın başlangıcında durum değişme göstermiştir. Bu değişikliğin önemli nedeni Kalender Paşa’nın hazırladığı ve I. Ahmed Albümü diye adlandırılan murakka’nın ortaya çıkması olmuştur. Bu albüm başka konular yanında, günlük yaşamla ilgili çok sayıda minyatür içermektedir. (...)
Buraya I. Ahmed Albümünden çok sayıda örnek aldık. Bunlardan ikisi maskeli curcunabâzlarla ilgilidir. Bu iki minyatür Osmanlı gösterim sanatları için eşsiz belge değerindedir. İki minyatürün de bir gece eğlentisinde geçtiğini yanan mumlardan anlıyoruz. Bir resimde halka olmuş sekiz curcunabâz ile bir de halka dışında bir çocuk curcunabâz görülmektedir. Eşlik çalgıları da darbuka, iki def, bir çengten oluşmaktadır. İzleyenler bir daire oluşturmuşlardır, on yedi kişi görülmektedir, ikinci minyatürde ise ellerinde çengânelerle üç maskeli curcunabâz vardır. Bunların soytarı başlıkları birinci minyatürdekinden farklıdır. Eşlik çalgılarında ise deflerin yanı sıra, çengin yerini miskal almıştır. Her iki minyatürdeki curcunabâzların giyim kuşamı, minyatürle sûrnâmelerdeki maskeli soytarılara benzemektedir. Her iki minyatürde dansta ortak nokta, bir ayaklarının yukarıya çekilmiş olmasıdır. Bu dans çılgınca, gürültülü, çarpık ve taşkın hareketlerle yapılan bir danstır.
Bir minyatür de kaplıcada havuzda yıkanan erkekleri göstermektedir. Kimi kulaç atıyor, kimi havuza atlıyor, sırtüstü yüzenler, onları seyredenler, keselenenlerle minyatürün gerçekçi bir çekiciliği vardır. Bir başka minyatür ise tımarhanenin içini gösteriyor; üçü zincire vurulmuş ikisi giyiminden yahudi olduğu anlaşılan beş deli, kapının önünde iki bakıcı, ayrıca penreceden içeriyi seyreden üç kişiyle oldukça gerçekçi ve dokunaklı bir kompozisyon. Bir başkasında da kırlık bayırlık bir yerde sanki bir piknik sahnesi. Belki içki ya da afyonun etkisiyle yerde uyuyan üç kişi; onlardan birini kolundan tutarak uyandırmaya çalışan, kavuğunu yana koyup derviş görünümlü biri eğilmiş, belki de bir şiir yazıyor; bir kedi yerdeki yemeklere yaklaşmış, onlardan kaçamak bir parça kapmaya hazır. Yemek getirenler doğa içinde çok başarılı bir minyatür. Bu, bin çeşit insanı boş zamanlarında gösteren bir resim. Gene kırlık bayırlık bir yerde, büyük bir olasılıkla genç medrese öğrencilerinden ağaca çıkıp yemiş toplayanlar, çamaşır yıkayanlar, bir yaygının üzerinde oturmuş kitap okuyup söyleşenler, dereye elini sokan biriyle, gene doğayla bütünleşerek başarılı bir kompozisyon ortaya çıkmış.
Bu albümdeki bir minyatürde, bir dere kıyısında yüzü örtülmüş bir kadınla, başında kavuğuyla bir erkeğe dört yeniçeri baskın vermişler. Resimde sağ alt köşede suya sokulmuş iki şişeden, bunların içki içtikleri için ya da uygunsuz bir durumda oldukları için yeniçerilerin onları kadıya götüreceklerini anlıyoruz. Kadınla erkek kendilerini savunur durumda görülüyorlar.
Buraya aldığımız bir minyatür kendi türünde tek, eşsiz bir minyatürdür. 16. yüzyılın sonu, 17. yüzyılın başından bu minyatür, bir murakka'dandır. Kahveyi göstermesi bakımından sanırım tektir. Ayrıca kahvehanelerin yalnızca kahve içilen, sohbet edilen bir yer olmaktan öteye, bir kültürevi gibi işlevini bu minyatürden anlıyoruz. Minyatürde kırk beş kişi çok güzel yerleştirilmiştir. Sol üst köşe kahveye giriştir, yeni gelenler vardır. Sağ üst köşe ise kahve ocağıdır. Bu ikisi arasında içerlek loca gibi yerde, sıkışık düzende oturmuşlar, bir köçek oradaki birinin elini öpüyor. Girişin hemen altında biri bir koltukta oturuyor, böyle bir yerde oturan tek kişidir, ayakta birinin elini tutuyor, bunun sağında iki sıra halinde yedi kişi var, kimi kahve içiyor, kiminin elinde kitap kiminin de kalemle defter vardır. Onların önünde boş bırakılmış, dört bir yanı insanlarla çevrili yerin ortasında, elinde çarparalarla bir köçek dans ediyor, solda onun eşlik müziği görülüyor. Ney, kemençe, def ve arkası dönük olduğu için tam anlaşılmayan ut gibi bir saz çalan biri. En alt sol köşede bir genç elindeki fincanı yaşlı bir adama doğru uzatmış, yaşlı adam da dikkatle fincanın içine bakıyor, belki de kahve falına bakıyor. En altta iki kişi tavla, iki kişi de 17. yüzyılda çok yaygın olan mangala oynuyor. Sağda arka arkaya ikişer kişi oturmuş, kahvelerini içiyorlar.
Aynı eserin iki değişik yerdeki nüshasından iki minyatür, benzer bir sahneyi gösteriyor. Burada, kadınlı erkekli bir grup kırlık bir yerde yere serdikleri bir yaygı üzerinde yiyip içiyor, müzikle eğleniyorlar. Söz konusu yazmalar Tereeme-i miftâh Cifrü'l-Câmi'dir.
Bu eserin ana konusu kıyamet belirtkeleridir. Böyle kadınlı erkekli, içkili, müzikli şölen de kıyamet belirtkesi olarak sayılmıştır. Ama aslında bu iki minyatür Osmanlı toplum yaşamında kadınlı erkekli nasıl eğlenildiğini göstermektedir.
Hamse-iAtayî yazmalarındaki minyatürlerde, günlük yaşam sahnelerine çok yer verilmiştir. Buraya bunlardan üç tane aldık. Bunlardan biri, müftü önünde kadın kocasının kocalık görevlerini yerine getirmediği için şikâyetçidir. Müftü de çözüm olarak elindeki yapay erkeklik organını (zıbık) gösterir. Aslında eserdeki hikâye bu kadar yalın değildir. Burada iki dava birbirine karışır, müftünün elinde tuttuğu zıbık, daha önceki bir davada getirilmiştir, kadı bunu ikinci davada çıkarır. Hamse-i Atayî'den ikinci minyatür bir sokak sahnesini gösterir. Burada iki olay eşzamanlıdır. Arkada bir tasbâz hiç yoktan taslar, sahanlar çıkarmaktadır. Ön planda ise halk bir gence saldıran bir sapığın elinde genci kurtararak cezalandırır. Üçüncü minyatürde Üsküdarlı bir teşhirci adam, bir evin bahçesinin tahta çitindeki delikten, cinsel organını orada bulunan kadınlara gösterirken yakalanır ve cezalandırılır.
İçinde günlük yaşam sahneleri bulunan bir kaynak da Enderunî Fâzıl'ın Hubânnâme ve Zenânnâme adlı eserleridir. Birinci kitap dünyadaki erkeklerin, İkincisi ise dünya kadınlarının güzelliğini anlatır. Birinci kitapta bir, ikinci kitapta çok figürlü dört minyatür yer almıştır. Birinci kitap bir mirasyedinin öyküsüdür, bir meyhanede çalgıcıların müziğiyle eğlenen genç mirasyediyi göstermektedir. Zenânnâme'den ise dört minyatür aldık. Bunlardan ilki Kâğıthane'de kadınların eğlentisini göstermektedir. İkinci minyatür bir doğumu göstermektedir. Doğurmakta olan kadının çevresinde kadınlar toplanmış, doğan çocuğun başı görülmektedir. Üçüncü minyatür bir kadınlar hamamıdır. Yarı çıplak, çıplak bir düzine kadının yıkanışını göstermektedir. Dördüncü minyatür, mahalleli erkeklerin mahalledeki uygunsuz kadınları basmalarını, bir gece baskınını göstermektedir. Zenânnâme'rim ikinci bir yazmasındaki bu dört minyatürün benzerlerini de bu kitaba aldık.
Halkı gösteren bir minyatür Hünernâme'nin ikinci cildinde, At Meydanında İbrahim Paşa Sarayı'nın önünde, kadınların çoğunlukta olduğu halkı göstermektedir. Bunlar şikâyetlerini devlet katına bildirmek için gelmiştir. Bunlar içinde bir kadın, kucağında yetim çocuğu ile iki öküzün çektiği bir araba içindedir. O da şikâyette bulunmak için gelmiştir.
İki eğlenti sahnesi de aldık. Bunlardan birinde bir çelebi dans, müzik ve içkiyle eğleniyor [, ikinci minyatürde ise bir hanım müzik ve dansla eğleniyor."
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder