Pek çok bölgede Sünnî ve Kızılbaş kesimlerde takdis edilen taş ve kayalara rastlanabilmektedir. Meselâ Kırıkkale'nin Hasandede Köyü'ndeki camiin duvarına yerleştirilmiş olan irice bir taş, bölge Kızılbaşları tarafından ziyaret edilip büyük bir saygıyla takdis olunmaktadır.
Dersim Kızılbaşları, sabahleyin güneşin ilk ışıklarının vurduğu kayaları öpmekte ve bunların kutlu olduğuna inanmaktadırlar. Afyon'un Kalecik Köyü yakınındaki oyuk bir kaya, yanında hiçbir mezar olmadığı halde, Sarı Çoban Dede adıyla anılmakta ve kendisine ziyaretler yapılarak şifa umulmaktadır.
Taş ve kaya kültüyle alâkalı asıl ilgi çekici menkıbeler, üzerinde insan izi bulunduğuna inanılan kayalarla alâkalı olanlardır. Yine Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli'de nakledildiğine göre, Hacı Bektaş güvercin şeklinde Anadolu'ya uçup geldiği zaman Sulucakaraöyük'teki bir taşın üstüne konmuş ve ayakları bu taşa gömülmüştü. Hacı Bektaş bir gün dolaşırken, ayaklarıyla kerpiç çamuru yoğuran biri, ondan, eğer gerçek velî ise yakındaki bir kayayı ayaklarıyla yoğurmasını istemiş, o da kayanın üstüne çıkarak hamur gibi yoğurmuştu. Bu sebeple Hamurkaya denilen ve hâlâ yerinde duran kayada inanca göre Hacı Bektaş'ın ayak izleri bulunmaktadır.
Ağaç kültü muhtelif Kızılbaş toplulukları içinde daha ziyade Tahtacılar ve Yörükler'de yayılmış görünüyor. Tahtacılar, adlarından da anlaşılacağı üzere, geçimlerini ağaç kesmekle sağlayan kimselerdir. Bununla birlikte, onların ağaçlara büyük bir saygıları ve bağlılıkları vardır. Muharrem ayında ağaç kesmek şiddetle yasaktır. Hafta içinde salı günleri de ağaç kesilmez. Yeniden işe başlayacakları vakit ağaçlar için dualar okunur.
Yörükler'de ağaca büyük saygı duyulur. Tahtacılar en çok sarıçam, ladin, köknar ve ardıcı, Yörükler ise karadut, çınar ve katran ağacını kutlu sayarlar. Bunların hepsi de tek ağaçları takdis ederler.
Ağaç kültü Doğu Anadolu'daki Kızılbaş Kürtler'de yine aynı önemi korumaktadır. Siirt, Tunceli, Adıyaman ve Elazığ gibi vilâyetlerin çevrelerinde bulunan Kürt köylerinin, şuraya buraya serpiştirilmiş gibi duran meşe ve ardıç ağaçlarını takdis ettikleri bilinmektedir. Yılın belirli zamanlarında, meselâ temmuz yahut ağustos ayı içinde Kurmançlar'a mensup çeşitli Kürt toplulukları, bayramlık elbiselerini giyerek kadınlı erkekli gruplar halinde, ilâhiler ve dualarla bu ağaçları ziyaret etmekte, âyinler yapmaktadırlar.
Dersim Kızılbaşları, sabahleyin güneşin ilk ışıklarının vurduğu kayaları öpmekte ve bunların kutlu olduğuna inanmaktadırlar. Afyon'un Kalecik Köyü yakınındaki oyuk bir kaya, yanında hiçbir mezar olmadığı halde, Sarı Çoban Dede adıyla anılmakta ve kendisine ziyaretler yapılarak şifa umulmaktadır.
Taş ve kaya kültüyle alâkalı asıl ilgi çekici menkıbeler, üzerinde insan izi bulunduğuna inanılan kayalarla alâkalı olanlardır. Yine Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli'de nakledildiğine göre, Hacı Bektaş güvercin şeklinde Anadolu'ya uçup geldiği zaman Sulucakaraöyük'teki bir taşın üstüne konmuş ve ayakları bu taşa gömülmüştü. Hacı Bektaş bir gün dolaşırken, ayaklarıyla kerpiç çamuru yoğuran biri, ondan, eğer gerçek velî ise yakındaki bir kayayı ayaklarıyla yoğurmasını istemiş, o da kayanın üstüne çıkarak hamur gibi yoğurmuştu. Bu sebeple Hamurkaya denilen ve hâlâ yerinde duran kayada inanca göre Hacı Bektaş'ın ayak izleri bulunmaktadır.
Ağaç kültü muhtelif Kızılbaş toplulukları içinde daha ziyade Tahtacılar ve Yörükler'de yayılmış görünüyor. Tahtacılar, adlarından da anlaşılacağı üzere, geçimlerini ağaç kesmekle sağlayan kimselerdir. Bununla birlikte, onların ağaçlara büyük bir saygıları ve bağlılıkları vardır. Muharrem ayında ağaç kesmek şiddetle yasaktır. Hafta içinde salı günleri de ağaç kesilmez. Yeniden işe başlayacakları vakit ağaçlar için dualar okunur.
Yörükler'de ağaca büyük saygı duyulur. Tahtacılar en çok sarıçam, ladin, köknar ve ardıcı, Yörükler ise karadut, çınar ve katran ağacını kutlu sayarlar. Bunların hepsi de tek ağaçları takdis ederler.
Ağaç kültü Doğu Anadolu'daki Kızılbaş Kürtler'de yine aynı önemi korumaktadır. Siirt, Tunceli, Adıyaman ve Elazığ gibi vilâyetlerin çevrelerinde bulunan Kürt köylerinin, şuraya buraya serpiştirilmiş gibi duran meşe ve ardıç ağaçlarını takdis ettikleri bilinmektedir. Yılın belirli zamanlarında, meselâ temmuz yahut ağustos ayı içinde Kurmançlar'a mensup çeşitli Kürt toplulukları, bayramlık elbiselerini giyerek kadınlı erkekli gruplar halinde, ilâhiler ve dualarla bu ağaçları ziyaret etmekte, âyinler yapmaktadırlar.
alevî ve bektaşî inançlarının islâm öncesi temelleri, ahmet yaşar ocak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder