orhan kemal, resim çizen nâzım'ı anlatıyor

9 Oca 2016


orhan kemal, "nâzım hikmet'le 3,5 yıl" adıyla kitaplaştırılan (everest yayınları) anılarında nazım'la bursa cezaevinde aynı koğuşta geçen günlerinden bahsediyor. nazım'a hayran. neredeyse tapıyor ona. aşağıda orhan kemal'in, nazım'ın resim çizerken ki hallerini betimlediği bir metin var.
13.6.942
Öğleden sonra saat beşi geçiyor. Hava çok sıcak. Nâzım Hikmet karyolasında oturmuş, elindeki yuvarlak bir taşın üzerine lale resmi çizmekle meşgul. Bir ara lastik arandı:
“Yahu lastik var mı sizde, lastik?”
Bavulumun üstünde duruyormuş. Nâzrm Hikmet, “Hah” dedi ve lastiği aldı.
“Beyim,” dedim, “artık lastiğimiz taşlara sürüne sürüne mi harcanacak?”
Güldü.
“Hayatımda böyle abartıcı adam görmedim,” dedi.
Nâzım Hikmet taşın üstündeki laleyi silmeye başladı. Ben güldüm.
“Canım, niye alay ediyorsunuz benim lalemle,” dedi.
Sonra kalktı, rafın üzerinde bir şeyler arandı:
“Canım, nerde şu Türk motifleri? Şurada tarih kitabı vardı. Orada olacak.”
Yine güldüm. O sıra daha bu notlann başındaydım. “Durun,” dedim, “bunları az sonra söyleyin de not edeyim.” Gülmesini güçlükle tutmaya çalışarak, dudaklarını titrete titrete konuştu:
“Camm, bu işi bari bana çaktırmadan yapın da, ben de rahat yaşayayım bu dünyada. Siz beni kıpırdatmayacaksınız.”
Nâzım Hikmet “guvaş” diye adını öğrendiğimiz ve annesinin hediye ettiği suluboyalarla beyaz taşm üzerine lalesini yapadursun, ben sürekli onu gözlemekteyim. Sırtında bir atlet fanilasıyla kırmızı yollu pijama pantolonu. Taşm üstüne lale resmini yaparken altdudağı ile yalanıyor. Fırçasını karyolanın ot minde- 
rinde temizliyor. Islık çalıyor. Onun bir özelliği, bir değil, iki: Resim yaparken mutlaka ıslık çalar. Öyle ki, bu ıslığa dikkat ederseniz fırçasının çalışma temposunu pekâlâ kestirebilirsiniz. Örneğin, önemsiz yerde fırça işlerken ıslık hızlı ve düzenlidir. Resmin ince yerlerine gelince ıslık kısılır ve ağırlaşır. İkinci özelliği: Bir gözünü yumarak, eliyle resmi uzaklaştırıp, yaklaştırıp sürekli bakmasıdır.
Nâzım Hikmet’in lale resmi yaptığı taşı biz Marmara Şakir’le beraber Kestel tarafındaki Deli çaydan almıştık.
Lale resmi ilerlemekte.
Bulgaryalı Memet odaya girdi:
“Üstat radyo vakti geçiyor.”
Üstat hayretle taşı elinden bıraktı:
“Öyle mi? Niye söylemiyorsun birader?”
Revir kapısına koştu:
“Aç şurayı, aç.”
Kapı açıldı. Şimdi aşağıdan radyo sesi geliyor

Share on :

Hiç yorum yok:

 
Copyright © 2015 benhayattayken
Distributed By My Blogger Themes | Design By Herdiansyah Hamzah