ben twitter hesabı, friendfeed hesabı, facebook hesabı aldım ama kullanamıyorum onları. bu nedenle, çok yerinde olarak twitter kaydınızı yana almışsınız ya, çok iyi, rahat olmuş böylesi. eğer ona bir yanıt yazmak istersek, pek de kelalaka durmuyor böylece. çoook eskiden intihar hakkında bir istatistik okumuştum, şu kadarcık bir şey kalmış aklımda; kadınlar kurtulma olasılığı daha az olan intihar girişimlerinde bulunuyorlarmış. yani girişimleri daha çok amacına ulaşıyormuş. bir de kadınlar regl dönemleriyle, intihar girişimleri arasında ciddi bir bağlantı varmış. ne kötü değil mi, böyle içimizde, metabolizmamızın işleyişi yüzünden ruhumuzun kararmaya daha yatkın olup, tahammülümüzün, kendimizi öldürebilecek bir sınıra taşması. şu regl meselesini burada konuşmak istemezdim, ama bilim, tıp bu noktadayken bana çok gerikalmış bir şeymiş gibi gelir. yani bedeninin doğurganlık mekanizması ile ilgilendiğin zamanda bir hapla filan çalıştırmaya başlayacağın bir işleyişi olmalı. nedir bu ya! regl öncesi stres, regl stresi, her ay, herrr ayyy!
size dert yandığım şeye bakın. dertleştiğim şeye bakın erhanbeyimizle. ama o, her şeyi anlayan ve kıs kıs gülendir:9
sevgiler çok ve gününüz güzel geçsin. hava güzel erhan bey, aralık ayında böyle olur. onu çirkin bulup durmayalım, doğası böyle bu ayın. onu sevmeye çalışmak, aralık ayına özgü neşeler geliştirmemiz gerek. çok klişe geliyor bana artık bu gri, kurşun gibi ağır havalarda melankoliye düşmek. madem ezberimiz böyle, kapatalım perdeleri, açalım köşedeki sarı ışığı, koyalım müziğimizi, çay da demlensin, sevdiğimiz kitapları göreceğimiz yerlere yerleştirelim, bozalım şu ezberi, yazık ya aralık ayına da. her ayın bir haysiyeti var, saygı duyalım reca edeceğim.
tamam tamam gidiyorum. azıcık gülümsemişsinizdir en azından, değil mi? en az beş kere kendinizi gülümsetecek bir şey yapacaksınız bugün, değil mi!
(ama gerçekten dün çok sinir bozucu bir havası vardı izmir'in.)
bu regl şeyiyle ilgili şöyle bir durum da var: erkek hiç bir zaman anlayamayacağı bir durumdan ötürü geril geril gerilmiş bir vaziyette yaşamaktadır o dönemi. her an bir kasırga patlayabilmektedir, her an, mesela, terk edilebilebilmektedir. o esnada hep kendine "bu gerçekte olup biten bir şey değil, bu organik bir takım durumlardan kaynaklanan bir geçici felaket," diye sayıklayıp sakin olmaya çalışmaktadır.
bazen eşi/sevgilisi regl olan erkek de aynı anda benzeri bir durum yaşasaydı her şey daha güzel olabilir miydi düşünmüyor değilim.
çok güldüm yine erhan bey. salak gibi gülüyorum ben, yahu. ne derseniz gülüyorum.
regl meselesinden konuşmak istiyorum da böyle ulu orta ne bileyim. sizinle bile konuşmam abes ya, yani çok da çekinirim sizden, öyle karşınızda gülüp durduğuma bakmayın.
bazı erkekler eşleri hamile olunca filan, onlarla benzer yeme düzenlerine geçerler, hatta sancıları filan tutar ya, bora'da da ben regl olduğum zamanlarda, yani dakikasında, bir gerginlik başlar. çok sinir olurum, çok haksızca bulurum. yani benim ki doğal, elimden de bir şey gelmez, sana ne oluyor, değil mi? işin yoksa onun gerginliği ile başetmeye çalış sonra. o nedenle hiç sevmem şu regl dönemlerini, zaten sinirli olan bora'nın asabı daha bozuk oluyor, diye. size diyeceğim, biri doğal diğer suni regl stresi yaşayan iki insanın aynı duvarların arasında olması hiç iyi değil, 2 ile çarpılmış bir felaket! gıcık söz düelloları, akılalmaz rekabet, sinsi gözetlemeler, göz kaçırmalar, kapı çarpmalar, hastalıklı bir rüzgarın evin içinde uğuldayıp durması...:):) çok şükür, film bir yerde bitiyor, elbette, regl olmanın da bir süreci var, çok şükür, çok şükür! bitiyor ya, rahatlıyorum artık bora sinirli olmayacak, bir şekilde özür anlamına gelecek şefkatli sözler söyleyecek, diye. abartıyorum elbette, hiç bu kadar değil, ama ben bunu böylece düşünmüştüm son seferinde diyeyim.
bazen hanım arkadaşların blog yazılarına bakarak, yazıdaki tona bakarak onun regl dönemi öngörülebilir, diye düşünmüştüm. bir ara sadece bu oyunu gözeterek okuyayım yazıları istedim, ama üşendim buna. unuttum daha doğrusu.
ama erkeklerin kadın metabolizmasının işleyişine ilişkin aşağılayıcı sözler söylemesine çok bozulurum, mesela.çok içerlerim buna. küfreden biri değilim, ama küfrederim mesela o zaman. içimde erkeksi bir şiddet peydah olur, dövmek isterim. eğer susuyorsam da pek tekin değildir bu, içimde kadınsı bir şiddet belirmiş elimde fare zehiri...:) şaka şaka. regl dönemimde de değilim ki nedir bu şiddet:)
yani kısaca, regl dönemlerinde sevgilinize iyi davranın. size sinir olabilir, hakverin, o isterse gidip sarılın ona, defol git, filan derse, peki sevgilim, diyin, bana sevgilim, deme! derse, kabullenin. n'olacak, yani ilişki dediğiniz şeyde çok az mutluluk vardır aslında zaten, insanlık tarihinin en büyük evrensel yalanıdır kadın ve erkek birlikteliğinin bir mutluluk simgesi olması. bunu kabullenince yani ilişkiden beklentinizi en asgari düzeye çekince, regl döneminde size gülümsemişse eğer bunu bir armağan olarak kabul edebilirsiniz mutluluk gözyaşlarıyla. (yine de buna çok güvenmeyin ve hazır o gülümseyişi de almışken, hızla başka bir odaya gidip mutluluğunuzla başbaşa kalın, derim)
sevgili erhan bey, istanbul'da güzel bir rüzgar var şimdi. soğuk elbette, gökyüzünde de gri bulutlar var ama hava nasıl desem, ben rüzgarım, ben bulutum, ben soğukum, diyecek türde doğrudan, belirgin, tanımlı bir şey. insanın içine sinsi sinsi nedensiz keder yüklemiyor. izmir'in kışını hiç sevmem ben. gerçekten sevilecek bir yanı yoktur. yakışmaz izmir'e kış. güzel, zarif bir kadının, hırçınlığı, siniriyle çirkinleştiği regl dönemine girmesi gibidir. katlanın. katlanın! geçecek, biliyorsunuz.
4 yorum:
sağdaki şener şen'e benziyor da soldakini çıkaramadım. bildim mi?
ben twitter hesabı, friendfeed hesabı, facebook hesabı aldım ama kullanamıyorum onları. bu nedenle, çok yerinde olarak twitter kaydınızı yana almışsınız ya, çok iyi, rahat olmuş böylesi. eğer ona bir yanıt yazmak istersek, pek de kelalaka durmuyor böylece. çoook eskiden intihar hakkında bir istatistik okumuştum, şu kadarcık bir şey kalmış aklımda; kadınlar kurtulma olasılığı daha az olan intihar girişimlerinde bulunuyorlarmış. yani girişimleri daha çok amacına ulaşıyormuş. bir de kadınlar regl dönemleriyle, intihar girişimleri arasında ciddi bir bağlantı varmış. ne kötü değil mi, böyle içimizde, metabolizmamızın işleyişi yüzünden ruhumuzun kararmaya daha yatkın olup, tahammülümüzün, kendimizi öldürebilecek bir sınıra taşması. şu regl meselesini burada konuşmak istemezdim, ama bilim, tıp bu noktadayken bana çok gerikalmış bir şeymiş gibi gelir. yani bedeninin doğurganlık mekanizması ile ilgilendiğin zamanda bir hapla filan çalıştırmaya başlayacağın bir işleyişi olmalı. nedir bu ya! regl öncesi stres, regl stresi, her ay, herrr ayyy!
size dert yandığım şeye bakın. dertleştiğim şeye bakın erhanbeyimizle. ama o, her şeyi anlayan ve kıs kıs gülendir:9
sevgiler çok ve gününüz güzel geçsin. hava güzel erhan bey, aralık ayında böyle olur. onu çirkin bulup durmayalım, doğası böyle bu ayın. onu sevmeye çalışmak, aralık ayına özgü neşeler geliştirmemiz gerek. çok klişe geliyor bana artık bu gri, kurşun gibi ağır havalarda melankoliye düşmek. madem ezberimiz böyle, kapatalım perdeleri, açalım köşedeki sarı ışığı, koyalım müziğimizi, çay da demlensin, sevdiğimiz kitapları göreceğimiz yerlere yerleştirelim, bozalım şu ezberi, yazık ya aralık ayına da. her ayın bir haysiyeti var, saygı duyalım reca edeceğim.
tamam tamam gidiyorum. azıcık gülümsemişsinizdir en azından, değil mi? en az beş kere kendinizi gülümsetecek bir şey yapacaksınız bugün, değil mi!
kaçarak uzaklaştım, tamam.
(ama gerçekten dün çok sinir bozucu bir havası vardı izmir'in.)
bu regl şeyiyle ilgili şöyle bir durum da var: erkek hiç bir zaman anlayamayacağı bir durumdan ötürü geril geril gerilmiş bir vaziyette yaşamaktadır o dönemi. her an bir kasırga patlayabilmektedir, her an, mesela, terk edilebilebilmektedir. o esnada hep kendine "bu gerçekte olup biten bir şey değil, bu organik bir takım durumlardan kaynaklanan bir geçici felaket," diye sayıklayıp sakin olmaya çalışmaktadır.
bazen eşi/sevgilisi regl olan erkek de aynı anda benzeri bir durum yaşasaydı her şey daha güzel olabilir miydi düşünmüyor değilim.
çok güldüm yine erhan bey. salak gibi gülüyorum ben, yahu. ne derseniz gülüyorum.
regl meselesinden konuşmak istiyorum da böyle ulu orta ne bileyim. sizinle bile konuşmam abes ya, yani çok da çekinirim sizden, öyle karşınızda gülüp durduğuma bakmayın.
bazı erkekler eşleri hamile olunca filan, onlarla benzer yeme düzenlerine geçerler, hatta sancıları filan tutar ya, bora'da da ben regl olduğum zamanlarda, yani dakikasında, bir gerginlik başlar. çok sinir olurum, çok haksızca bulurum. yani benim ki doğal, elimden de bir şey gelmez, sana ne oluyor, değil mi? işin yoksa onun gerginliği ile başetmeye çalış sonra. o nedenle hiç sevmem şu regl dönemlerini, zaten sinirli olan bora'nın asabı daha bozuk oluyor, diye. size diyeceğim, biri doğal diğer suni regl stresi yaşayan iki insanın aynı duvarların arasında olması hiç iyi değil, 2 ile çarpılmış bir felaket! gıcık söz düelloları, akılalmaz rekabet, sinsi gözetlemeler, göz kaçırmalar, kapı çarpmalar, hastalıklı bir rüzgarın evin içinde uğuldayıp durması...:):) çok şükür, film bir yerde bitiyor, elbette, regl olmanın da bir süreci var, çok şükür, çok şükür! bitiyor ya, rahatlıyorum artık bora sinirli olmayacak, bir şekilde özür anlamına gelecek şefkatli sözler söyleyecek, diye. abartıyorum elbette, hiç bu kadar değil, ama ben bunu böylece düşünmüştüm son seferinde diyeyim.
bazen hanım arkadaşların blog yazılarına bakarak, yazıdaki tona bakarak onun regl dönemi öngörülebilir, diye düşünmüştüm. bir ara sadece bu oyunu gözeterek okuyayım yazıları istedim, ama üşendim buna. unuttum daha doğrusu.
ama erkeklerin kadın metabolizmasının işleyişine ilişkin aşağılayıcı sözler söylemesine çok bozulurum, mesela.çok içerlerim buna. küfreden biri değilim, ama küfrederim mesela o zaman. içimde erkeksi bir şiddet peydah olur, dövmek isterim. eğer susuyorsam da pek tekin değildir bu, içimde kadınsı bir şiddet belirmiş elimde fare zehiri...:) şaka şaka. regl dönemimde de değilim ki nedir bu şiddet:)
yani kısaca, regl dönemlerinde sevgilinize iyi davranın. size sinir olabilir, hakverin, o isterse gidip sarılın ona, defol git, filan derse, peki sevgilim, diyin, bana sevgilim, deme! derse, kabullenin. n'olacak, yani ilişki dediğiniz şeyde çok az mutluluk vardır aslında zaten, insanlık tarihinin en büyük evrensel yalanıdır kadın ve erkek birlikteliğinin bir mutluluk simgesi olması. bunu kabullenince yani ilişkiden beklentinizi en asgari düzeye çekince, regl döneminde size gülümsemişse eğer bunu bir armağan olarak kabul edebilirsiniz mutluluk gözyaşlarıyla. (yine de buna çok güvenmeyin ve hazır o gülümseyişi de almışken, hızla başka bir odaya gidip mutluluğunuzla başbaşa kalın, derim)
sevgili erhan bey, istanbul'da güzel bir rüzgar var şimdi. soğuk elbette, gökyüzünde de gri bulutlar var ama hava nasıl desem, ben rüzgarım, ben bulutum, ben soğukum, diyecek türde doğrudan, belirgin, tanımlı bir şey. insanın içine sinsi sinsi nedensiz keder yüklemiyor. izmir'in kışını hiç sevmem ben. gerçekten sevilecek bir yanı yoktur. yakışmaz izmir'e kış. güzel, zarif bir kadının, hırçınlığı, siniriyle çirkinleştiği regl dönemine girmesi gibidir. katlanın. katlanın! geçecek, biliyorsunuz.
sevgiler çok!
Yorum Gönder