kâtip çelebi'nin mîzânü'l hakk fî ihtiyâri'l ehakk'ından (en doğru olan tercih konusunda hak ölçü) bir bölümü, prof. süleyman uludağ çevirisiyle dikkatinize sunuyorum, canım izleyenlerim. bu kısa metinde kâtip çelebi, kahvenin ilk kimler tarafından keşfedildiğini istanbul'a ne zaman geldiğini ve nasıl karşılandığını anlatıyor; kahve hakkında bir takım tıbbî açıklamalarda bulunuyor. okuyalım.
Bu hususta da eskiler arasında kavgalar vaki olmuştur. Kahvenin anavatanı Yemen olup oradan çıkmış ve tütün gibi aleme yayılmıştır. Bazı şeyhler Yemen dağlarını mesken edinmiş, dervişleriyle birlikte bir çeşit ağaç yemişi bulmuş, “kalb ve bün” adını verdikleri taneleri döverek yemişlerdi. Kimi dahi kavurup suyun içerdi. Riyavet ve sülüke muvafık, [cismani] arzuları kırmaya münasip, soğuk-kuru [barid-i ya‘ıs] bir gıda olduğundan, birbirinden gören Yemen ahalisi, şeyhler, süfiler ve diğerleri tarafından kullanılmıştı.
950 (1543) sıralarında gemilerle Rûm [Osmanlı] diyarına geldiğinde, şiddetle inkâr olunup haram olduğuna dair fetvalar verdiler. Yanık olmasından başka [kadeh içınde döndürüle döndürüle içilen içki gibi] “devr” ve “cemiyet” ile içilmesi fasıklara benzemektir, dediler. Merhum Ebüssu’üd Efendi, kahve getiren gemileri deldirip yüklerini denize döktürürdü, diye nakil ederler. Lakin yasaklamaların ve gösterilen şiddetlerin bir faydası olmadı. Verilen fetvalar ve söylenen sözler halkın kulağına girrmedi. Yer yer kahvehaneler açılıp büyük bir şevk ve rağbetle bir araya gelip kahve içtiler. Bilhassa keyfine düşkün olanların keyiflerine keyif katan hayat-bahş bir halet olduğu için bir fincan kahve uğruna can vermek onların katında caiz oldu.
Ebüssu’üd Efendi’nin zamanından sonra gelen müftüler, kahvenin caiz olduğu yolunda feivalar verdiler. Merhum Bostanzâde [1014/1605] tafsilatlı ve manzum bir fetva verdi. Kahvehaneler bazen yasaklanarak bazen de açılmalarına ruhsat verilerek yıllarca süründü durdu. 1000 [1592] tarihinden itibaren artık inkâr edilmedi; çekinilmeden içilir oldu. Her sokak başında bir kahvehane açıldı; [buralarda oturup] kıssa ve cenk masalları anlatanları dinleyen halk işinden gücünden kaldı. Çalışma ve kazanma hayatı muattal olduktan başka padişahtan dilenciye varıncaya kadar bütün halk birbirini kesip biçmekle eğlenir oldu.
Merhum Gazi Sultan [IV.] Mürad Han 1042 [1663] senesinin sonlarında bu hususa vakıf oldu. Halka olan şefkati ve samimiyeti sebebiyle “umumen Osmanlı devletinde vaki olan kahvehaneler bozulup bundan böyle yenileri de açılmaya” diye ferman çıkardı. 0 zamandan beri saltanat merkezindeki kahvehaneler, cahil kişinin kalbi gibi virandır. Tekrar açılır ümidiyle bir müddet sahipleri kahvehaneleri bozmayıp sadece kapamışlardı; sonraları çoğu bozulup başka dükkanlara çevrildi. Lakin Istanbul’un dışında kalan şehir ve kasabalarda evvelki gibi açılıp içilmektedir. Evvelce de söylediğimiz gibi bu türlü hususlar, ebediyen menolunmayı kabul etmezler.
Bundan sonra kahvenin vasfına gelelim: Esas itibarıyla kahvenin soğuk-kuru [bârid-i yabis] bir şey olduğunda şüphe yoktur. Davud Antaki’nin [1088/1599] Tezkire isimli eserinde sıcak-kurudur [harr-ı yabis] demesi doğru olarak kabul edilemez, hatta suyla kaynayıp şerbeti alındığında bile soğukluğu zail olmaz, belki daha da artar. Zira su dahi soğuktur. Onun için kahve susuzluğu [harareti] giderir; bir uzva dökülünce orasını yakmaz; zira onun harareti garib [veya garizî] bir hararettir, tesir etmez. Lakin kuruluğu bir miktar gevşer ve azalır. Mesela kendisi üçüncü derecede yâbis iken ikinci derecede bariddir. Ratıb ile imtizaç ettikçe, kuruluğunun bir derecesi gider, ikinci derecede bir yâbis olarak kalır. Bu kuruluk sebebiyle uykuyu defeder. Mizaca göre de mutlaka idrarı vardır, su yapar. Onun için yabis mizaç sahiplerine, bilhassa sevdavâ mizaçta olanlara fazla münasip değildir, belki böyle olanların mizaçlarına muhaliftir. Fazla kullanılması uykusuzluğa ve sevdavî vesveseye sebep olur. Şayet içilecekse, şekerle içile. Lakin mizacı ratıb olanlara, hele kadınlara gayet muvafıktır. Bunların ağır kahveleri çok çok içmeleri lazımdır. Sevdavi [histerik] olmamak şartıyla çok içmek onlara zarar vermez vesselam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder