günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni*

30 Mar 2011

1.
okula gittikten bir müddet sonra geri döndüm ve böylece hemen üzerimi değiştirmek üzere yatak odama gittim ve o vakit zavallı yatağımın başucuna astığım druuna’ya bir süre hayranlıkla baktım ve gülümsedim ve o gülümsemeyi kimse görmedi ve kimsenin görmediği bu gülümseme, karanlık bir kuyunun dibinde tek başına duran bir taşa benzeyen bir gülümseme idi.

saat 10:05’i acı acı tiktaklıyordu.

pantolonumu çıkarttım. hayatın çelimsiz omuzlarıma yüklediği bir takım şeyler karşısında ne çok çaresiz kaldığımı düşündüm ve bunu, pantolonu ütü çizgileri bozulmayacak şekilde elbise askılığına asmaya çalışırken düşündüm ve o esnada genç adamın çıplak bacaklarının kıllarını açık pencereden gelen esinti bir sağa bir sola doğru dalgalandırıyordu.

beyaz gömleğimin altında ay gibi parlayan bir göbeğim var. buna rağmen patates kızartmak için harekete geçtim. çayı ateşe koymuş idim. koruma kabından çıkarttığım bazı yeşillikleri tabağa yerleştirdim. zeytini-peyniri ve diğer bir takım kahvaltılık alet edevatı önyargılı bi şekilde tepsiye dizdim. ken parker’lardan birini de yanıma alarak bunları balkona taşıdım.

2.
akşam olmuştu.
daha doğrusu akşam, banyodan yeni çıkmış bir kadının nemli saçları şeklinde şehrimizin üstüne dökülmekte olan bir şey idi ve saat 19:42’yi acı acı tiktaklıyordu.

pasaport’ta buz gibi bir birayla denize bakıyordum. deniz şu şekilde bir şeydi, öyle ki bu şekil, içimde olup biten karanlığı andıran da bir şekildi.

bir eyleme katılmış bir takım protestolarda bulunmuştum. yan masada bir kadın vardı. bu kadın yanında oturan takım elbiseli adamın dudaklarına bir öpücük kondurdu. tuz kokan bir rüzgar öpücüklü kadının uzun eteğini usul usul havalandırdı.

3.
o esnada kendim huzursuz bir şekilde bana eşlik ediyordu.

4.
uzun fakat eğlenceli bir dolmuş yolculuğunun ardından eve döndüm. ev, yapayalnız bir şekilde beni karşıladı. ayakkabımı çıkartıp hemen kanepeye uzattım bacaklarımı, cinler’i aldım sehpadan ve okumaya başladım.

derken uyuyakalmışım.

----

* turgut uyar

Share on :

1 yorum:

justine dedi ki...

Cinler, iyidir. Ya da şöyle diyelim; karanlığın korkutucu bilgeliğiyle, aydınlığın rahatlatıcı naifliğini aynı anda hissettirir okuyana. Yerse tabii;)

 
Copyright © 2015 benhayattayken
Distributed By My Blogger Themes | Design By Herdiansyah Hamzah